Gülen cemaatinin “sivil” kanadı

13.12.2013 Vatan

Geçen yıl Nisan ayında Fethullah Gülen cemaati içinde etkin pozisyonlara sahip epey kalabalık bir grupla üç saati aşkın süren, benim deyimimle, “damardan” bir sohbet yapmıştık. Bu buluşmayı, ertesi günkü yazımda (Yıllar sonra Gülen cemaatiyle baş başa) şu cümleyle özetlemiştim: “Gülen cemaati içinde ‘sivil’ kanadın, dizginleri yeniden ele almakta olduğunu düşünüyorum ki bu herkesin hayrına bir gelişme.”
Yazıdaki “Gülen cemaati içindeki ‘sivil’ kanat” tabiri çok dikkat çekti ve haliyle tepki topladı. Cemaat’e mensup bazı kişiler “bizde kanatlar yok. Hele sivil/askeri gibi ayrımlar hiç yok” derken, kendilerini Cemaat’e karşı konumlandıran bazıları da benim bu cümleyle Gülen hareketini hoş göstermeye çalıştığımı ileri sürdü.

Siviller ve sivil olmayanlar

Öncelikle şunu vurgulamalıyım: “Sivil” kanadın karşısına “askeri” bir kanat koyuyor değilim. Onları en iyi, “sivil olmayan kanat” olarak tanımlayabiliriz. “Peki kim bunlar?” diye sorulacak olursa şöyle bir farklılaştırma yapabiliriz: Bir yanda Cemaat’in okullarında, dershanelerinde, gazetelerinde, televizyonlarında, dernek ve vakıflarında görev alan, adlarını bildiğimiz, kendilerine kolaylıkla ulaşıp konuşup tartışabildiğimiz bir “sivil” kanat; diğer yanda Cemaat’in özellikle devlet içindeki kadrolaşmasını yürüten, bu kadrolar aracılığıyla değişik stratejileri hayata geçiren, kim olduklarını bilmediğimiz, dolayısıyla kendilerine ulaşma imkanımızın bulunmadığı “sivil olmayan kanat.”
Gülen cemaati üzerindeki tartışmaların yıllardır bir yere varamamasının en temel nedeni de bu zaten: Cemaat’in şeffaf olmadığını ileri sürdüğümüzde bu ikinci “sivil olmayan kanat”a atfedilen bazı faaliyetleri esas olarak gündeme getiriyoruz ama cevap, büyük ölçüde şeffaf faaliyetler yürüten “sivil kanat”tan geliyor: “Daha ne kadar şeffaf olalım?” diye soruya soruyla cevap veriyorlar.

Komplolar kimin işi?

Tartışmayı somutlaştıralım: Ben dahil birçok kişi, Hanefi Avcı’nın, Ahmet Şık ve Nedim Şener’in, sırf Cemaat’in özellikle emniyet teşkilatındaki kadrolaşmasıyla ilgili yazıp söyledikleri nedeniyle, bizzat suçladıkları kişilerin tezgahladığı komplolarla mağdur edildiğine inanıyor. Medyasının da bu komploları meşrulaştırdığı hatırlandığında, en azından ilk aşamada Cemaat içinde sivil/sivil olmayan ayrımına tanık olunmadı. Fakat kısa süre içinde bu kişilerin masumiyeti konusunda kamuoyunda büyük ölçüde görüş birliği oluşunca Cemaat’in sivil kanadında belirgin bir tutum değişikliği gözlendi. Ancak bu hiçbir zaman “Maalesef içimizde yanlış yapanlar var” gibi bir iç hesaplaşmaya dönüşmedi. Çok hassas konuları ele aldığımın farkındayım. Ancak dershane kriziyle birlikte iyice alenileşen ve giderek tırmanan hükümet-cemaat savaşını anlamak için bu konuları olabildiğince açık bir şekilde konuşup tartışabilmemiz lazım. Bu bağlamda, örneğin MİT krizi kritik bir önem arz ediyor. Başbakan Erdoğan’ın bu krizi üçüncü şahısların sırtına yüklemeyip Cemaat’in sorumluluk makamındaki kişileri, bu “fitne”ye yol açanları ayıklamaya çağırması olup bitenleri ve bundan sonra olabilecekleri daha iyi kavramamıza yardımcı olabilir.

Savaşın bundan sonrası

Savaşın bundan sonraki aşamalarında hükümetin, Cemaat’in “sivil olmayan” kanadına yönelik bazı adımları gündeme gelebilir. Böylesi bir gelişme karşısında Cemaat’in nasıl bir tutum alacağı, bu kişileri ne ölçüde sahipleneceğiyse kavganın geleceğini belirleyecektir. Pazar günkü yazımdan (Hesap vermeden hesap sormak) bir alıntıyla bu hayati konuyu şimdilik bitirmek istiyorum: “Gülen cemaati içinde genç ve orta yaşlı kesimde özgürlükçü, demokratik ve sivil damarın bazılarını şaşırtacak ölçüde güçlü olduğunu gözleyen biriyim. Beklentim, dershane kriziyle birlikte tamamen değişen Türkiye atmosferinde bu yaklaşımın öne çıkması ve Cemaat’i, ülkedeki genel demokratikleşme mücadelesine taşımaları.”



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
18.12.2024 Transatlantik: Trump Erdoğan’ı neden övdü? PYD/YPG’nin geleceği Golani’nin zor sınavı
17.12.2024 Mehmet Altan ile Türkiye’nin gidişâtı (4): Suriye’nin geleceği - CHP’li belediyelere haciz
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
12.12.2024 Bahçeli’nin İmralı hamlesine seçmen nasıl bakıyor? Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi
10.12.2024 Transatlantik: Suriye’yi nasıl bir gelecek bekliyor?
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı